Adana İl Danışma Kurulu Toplantısına, Genel Lider Yardımcısı Salıcı’nın yanı sıra Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Milletvekilleri Orhan Sümer, Burhanettin Bulut, Ayhan Barut, Müzeyyen Şevkin, ilçe belediye liderleri ile vilayet ve ilçe liderleri katıldı.
İSMET İNÖNÜ’YÜ ANARAK BAŞLADI
Salıcı, ortamızdan ayrılışının yıl dönümü nedeniyle İsmet İnönü’yü anarak başladığı konuşmasında özetle şunları söyledi:
*İsmet İnönü, düzgün bir asker, âlâ bir devlet adamı, saygın, durusu olan, Türkiye’nin geleceği için risk almaktan çekinmeyen bir siyaset adamı… Birebir vakitte bizim de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonraki ikinci Genel Liderimiz. Münasebetiyle biz onu farklı bir seviyoruz.
*Bizim başka sevişimizin nedenlerinden bir tanesi de; ‘Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar gözü pek olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur’ diyen o hoş veciz kelamında sahibi.
*Biz ne kadar seviyorsak, birileri de o kadar sevmiyor. Lakin bizim sevgimiz, onların sevgisizliğine baskın gelecektir. Hasebiyle Türk beşerinin gönlünde yer etmiştir İsmet İnönü.
“BİR SİYASİ TAARRUZ ALTINDAYIZ”
*Bir siyasi hücum altındayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, belediye liderleri olarak, parlamentoda vazife yapan milletvekillerimiz ve örgütümüz olarak, hasebiyle kurumsal kimliğimiz olarak bir siyasi altındayız. Hatırlarsınız, İstanbul’un birinci seçiminde, 31 Mart’ta, biz 14 bin oy farkı ile seçimi kazandık.
*Bir sürü yaygara kopardılar, kaybetmenin getirmiş olduğu acıyla davrandılar. Ve sonuçta kendilerince ‘bir münasebet bulduk’ diye düşünerek seçimi tekrar ettirdiler. Münasebet neydi: Çalmışlar gerekçesiydi. Sayın Binali Yıldırım’ın ağzından bunu defalarca dile getirdiler.
*O seçimi kaybetmeyi içlerine sindiremedikleri için de, İstanbul seçimini 6 Mayıs’ta tekrar ettirdiler. 6 Mayıs’ta İstanbul seçiminin tekrarı bir yargı darbesiydi.
*Ama ben biliyorum, o yargı darbesinden çabucak sonra Adanalılar kalktı İstanbul’a geldi, eşini dostuna ‘bu bir siyasi parti yahut bir hizmet gayreti olmaktan çıktı, bir demokrasi uğraşına dönüştü, Cumhuriyet Halk Partisi adayı Ekrem İmamoğlu’na takviye verin’ dedi.
*Sizlerin de sayesinde, Türkiye’de bütün demokrasi yanlısı demokratların sayesinde, İstanbul’un ikinci seçimi 800 binden fazla oy farkı ile sonuçlandı.
“AKP SIKI BİR TOKAT YEDİ”
*AKP sıkı bir tokat yedi. Millet ‘sandıkla oynarsan tokadı yersin’ dedi ancak bundan uslanmış görünmüyorlar. Döndüler bizim vilayet liderimize, İstanbul’un kazanılmasında öne çıkar birkaç kıymetli siyasetçiden birisi olan Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasak getiren bir dava açtılar 2013 yılında atılmış twitlerden ötürü.
*Az evvel vilayet liderimiz konuştu, FETÖ ile uğraş yokken birebir menzile gidiyordu arkadaşlar. Şayet 2013 yılındaki twitler kelam konusu olacaksa, çok insan tartışmalı olur. Parlamentoda çok az AKP’li siyasetçi ortada gezebilir. Lakin bunu yaptılar.
*Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı koydular. Yarın bizim örgütten milletvekili olmak isteyenler vilayet ve ilçe liderlerimizin istifalarının son günü. Canan Kaftancıoğlu istifa etmeyecek.
*Çünkü Canan Kaftancıoğlu, partinin başında duracak, siyasi yasaklı ancak şunun farkında: Bu bir siyasi uğraş, meslek gayreti değil, o siyasi uğraşın gereği olarak kendisine kesilen bedel neyse, o bedeli ödüyor şu anda.
“BİR ADIM GERİ ATMAYIZ”
*Burada bıraktılar mı? Bırakmadılar. Artık Ekrem İmamoğlu’na da benzeri bir halde siyasi yasak getirmek ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çökmek için AKP, özel bir eforun içinde. Biz biliyoruz ki bu bir siyasi çaba, bu bir dava. Biz bu davadan bir milim geri adım atacak halimiz yok.
*İster siyasi yasak getirsinler, ister öbür türlü baskılarla üzerimize gelsinler, bu zulmeden iktidarı biz birinci seçimlerde halkın iradesi ile sandığa gömeceğiz. Uğraşımızı, bütün gayretimizi da bunun için veriyoruz.
*Ama bu yarattıkları mağduriyetin bu vatandaşın gönlünde açmış oldukları vicdan yarasını, Vatandaş İstanbul’un ikinci seçiminde nasıl gösterdiyse, bu sefer daima bir arada bu süreci örgütleyerek, daha ağır bir tokadı AKP’ye atmasını sağlamamız lazım. Bunun hazırlığını yapmamız lazım.
“SEÇİME KADAR ALGI OPERASYONLARINA DEVAM EDECEKLER”
*Biz bunlarla uğraşırken bir İçişleri Bakanı var, bu İçişleri Bakanı işini gücünü bırakmış, bizim belediyelerimizle uğraşmayı kendisine iş edinmiş. Taksimin göbeğinde bombalar patlıyor; Türkiye’de terör hücumları oluyor; Adana dahil bütün büyükşehirlerimiz uyuşturucu batağına batmış; okulların etrafında, insanların bildiği yerlerde, ulaşabileceği yerlerde, uyuşturucu satılıyor; her keseye uygun uyuşturucu var.
*Bunları engellemekle sorumlu olan İçişleri Bakanı bırakmış Türkiye’nin iç güvenliğini, uyuşturucu ile çabasını bırakmış, hem mafya babaları ile fotoğraf çektirmek peşinde, hem uyuşturucu baronları ile gününü gün etmek peşinde. Bir yandan da Cumhuriyet Halk Partili belediye liderlerini nasıl yıpratırım, onlarla vatandaş ortasında olan yeterli ilgiyi nasıl ortadan kaldırırım, vatandaşla ortalarını açmak için nasıl iftiralar atarım üzere sorunlarla uğraşıyor.
*Biz kendisine İçişleri Bakanı diyoruz ama aynı vakitte Fotoroman Süleyman diyoruz. Kendisinin ve dostlarının içinde bulunduğu bir albümü var, orada uyuşturucu baronları var, mafya babaları var.
*Önümüzdeki seçime kadar olan süreçte de anlaşılan o ki bizim belediyelerimiz üzerinden, Cumhuriyet Halk Partililer üzerinden, Cumhuriyet Halk Partililerle vatandaşın ortasını açmaya yönelik algı operasyonlarına devam edecek.
“BU BAŞ İLE ÇÖZÜLMEZ”
*Ağır bir ekonomik kriz var. Minimum fiyatı artırdılar. Ne kadar artırırlarsa artırsınlar hayat pahalılığını önlemediğiniz sürece, fiyatlar yükselmeye devam ediyor. Hasebiyle arttırdığınız taban fiyat, vatandaşa nefes alma imkanı bırakmıyor.
*Bu ay prestiji ile minimum fiyat açlık sonunun biraz üstünde lakin muhtemelen Aralık sonunda açlık hududun minimum fiyatla eşitlendiğini göreceğiz. Taban fiyat artık ortalama fiyata dönüşmüş durumda. Türkiye’de çalışanların artık yarısı, minimum fiyat ile çalışıyor ve geçinme gereksinimi duyuyor ancak tıpkı vakitte açlık hududunda yaşayan beşerler.
*Bu ülkede işçilerin yarısı açlık hududunda fiyat alıyorlar. Bu ekonomik sorunun çözülmesi mümkün. Mümkün lakin bunun, bu baş ile çözülmesi mümkün değil.
*Bunların çözülmesi için; Türkiye’nin, dünyanın çöp depolama merkezi ve ucuz iş gücü merkezi olmaktan çıkması için; Türkiye’nin, batılıların ya da, parası kıymetli olan ülkelerin gelip harcama yaptığı, ucuz bir ülke olmaktan çıkması için; vatandaşımızın başı dik, daha yeterli şartlarda ve demokratik haklarla yaşayacak olduğu bir ülkeye dönüşmesi için bu anlayışın, bu iktidarın değişmesi lazım.
“MALIMIZIN UCUZLADIĞI EN VECİZ ÖRNEKLERDEN BİR TANESİ”
*Önceki gün İngiltere’de Sun gazetesinde haber çıkıyor. Bir fotoğraf koymuşlar bir tarafta Noel için hindi fotoğrafı var ve fiyat etiketi var, öbür tarafta diyor ki, ‘bu Hindiyi yapmaktan sa Türkiye’ye gidip gelmek daha ucuza patlıyor’.
*Türkiye’nin ne kadar yabancılar için Bulgarlar için, bizim hududumuzda olan ülkelerde yaşayanlar için, Avrupa ülkeleri için ucuz bir ülkeye dönüştüğünü, bizim emeğimizin, malımızın, mülkümüzün ucuzladığını, maalesef bizim hayatımızın kıymetinin ucuzladığını bir devirde olduğumuzu gösteren en veciz örneklerden bir tanesi.